Çocuklarda dil gelişimi nasıl gerçekleşmektedir? Bu gelişim nasıl açıklanabilir? Dil, öğrenme sürecinin bir ürünü müdür? Yoksa insan organizması dili kullanmak üzere daha önceden mi programlanmıştır? Dil veya dil gelişimi çeşitli bilişsel süreçler sonunda mı gerçekleşmektedir? Ya da dil gelişimi bütün bu değişkenlerin ortak bir ürünü müdür? Bu konuda tek değişkene dayalı, doyurucu bir açıklama yapma imkânı yoktur. Çocuklar dil edinimine biyolojik olarak yatkındırlar ve dili kullanmayı sağlayacak, genetik olarak önceden belirlenmiş bir yapıya sahiptirler. Ancak, insanoğlunun dil gelişimi için biyolojik bir eğilim sahibi olması, dil ediniminde çevresel faktörlerin önemli rol oynamadığı anlamına gelmez. Nihayetinde, dil sosyal bir ortamda edinilebilir. Çocuğun dil gelişiminde, insan beyninin biyolojik yapısı, hem düşünme sisteminin gelişimi hem de çevre ve çocuğun içinde bulunduğu kültür etkilidir. “Ana dili başlangıçta anneden ve yakın aile çevresinden, daha sonra da ilişkili bulunulan çevrelerden öğrenilen, insanın bilinçaltına inen ve bireylerin toplumla en güçlü bağlarını oluşturan dildir”11 * Bebeklerin ilk seslendirmeleri, hatta bağırmaları bile bakıcıları tarafından değerlendirilir ve buna göre nasıl tepkide bulunulacağı belirlenir. Çocuğun dil ile ilgili herhangi bir probleminin çözümünde dil edinimi için hazırlanan öğretim materyallerinin etkili ve verimli olabilmesi, dil eğitimi üzerine yapılan bilimsel çalışmaların sürekli takibi ile mümkündür. Dil öğretim stratejileri, günümüzde ulaşılan bilimsel bulgular sürekli olarak çeşitlendiğinden, öğretim materyallerinin de ona göre yenilenmesi ve değiştirilmesi gerekmektedir.13 Bu çalışmada, önce “çocuk edebiyatı” kavramı tartışılmış; daha sonra ilk çocukluk çağından itibaren dil edinimi ve değer öğretiminde masalın yeri ve önemine değinilmiştir.
Tarih bilinci en yaygın kabul gören bir tanımla, geçmişin yorumlan, bugünün algılanması ve geleceğe ilişkin beklentiler arasında bağlantı kurabilmek demektir. Ancak bu anlamda tarih bilinci gelişmiş olan birey, kendisini zamanın akışı içinde değerlendirebilir ve kaba çizgileriyle ortak bir kültür mirası ve gelecek kurgusuna sahip olmanın sağladığı davranış belirliliği, benzerliği ve sorumluluğuyla toplum yaşamında aktif, yaratıcı bir biçimde yer alabilir.14 Bahsedilen tarih bilinci ise ancak eğitimle oluşturulabilir. Zira, önemli inançlarımızın ve yargılarımızın çoğu, kişisel deneyimlerimizden çok başkalarına ait fikirleri özümseyerek şekillenmektedir.15 Ayrıca tutumlar, inançlar ve değerler analiz edildiği zaman, bunların bilgilere ve bilişsel öğelere dayandığı da görülmektedir.16 Toplumun kendi hakkındaki imajını, başka toplumlara ilişkin düşüncelerini ve algılamalarını diğer bilimsel disiplinlerden daha çok tarih biçimlendirir. Bu biçimlendirme, ilkokuldan başlayarak örgün eğitim dizgesi içinde gerçekleşir.17 Tarihi çevre eğitiminin hem bilişsel hem de duyuşsal alanda hedefleri olması gerektiğinden ve tarihi çevre eğitimi, bireyleri bilgilendirmekle beraber onlarda tarihi çevre ile ilgili değer ve tutumları da oluşturma amacını taşımalıdır. Tarihi çevre eğitimiyle, bireylerin ve dolayısıyla da toplumun tarihi çevre ile ilgili konularda duyarlılık kazanması, belli tutum ve değerlerinin gelişmesi, bunu davranışlarına yansıtması, tarih ve kültür mirasını koruma bilincine sahip olması amaçlanmalıdır.
Dünyada yaşanan siyasi, ekonomik ve teknolojik gelişmeler, insanın hayat şartlarını derinden etkilemektedir. Değişen veya gelişen hayat şartlan, insanın inandığı, yaşatmaya çalıştığı insani ve ahlaki değerlerde kaymalara, yozlaşmalara neden olmaktadır. Bunun sonucu olarak özellikle son yıllarda gençler arasında şiddet eğilimi, ebeveynlere ve öğretmenlere karşı asi olma, sorumsuzluk, sahtekârlık, toplumsal kurallan ihlal etme, madde bağımlılığı, intihar gibi kendine ve başkalarına zarar verici davranışlarda artışlar gözlenmektedir. Bireylerin sergilediği olumsuz davranışları engellemek; onların kendilerine ve yaşadıklar topluma yararlı olmalarını sağlamak için insani ve ahlaki değerleri benimsemeleri gerekir. Sağlam karakterli, erdemli bireyler yetiştirmede aileler kadar artık okullar da sorumludur. İnsanın davranışlarına yön veren insani ve ahlaki değerlerin çocuklara kazandırılması için uygulanan çeşitli yöntemler vardır. Okullarda yapılan karakter eğitiminde edebi eserlerden yararlanmak, etkili bir yöntem olarak kabul edilir. Okuma çalışmalarında olumlu karakter özelliklerinin edebî eserler aracılığıyla irdelenmesi, öğrencilerin hem ahlaki hayal güçlerini harekete geçirir hem de olumlu davranış ve tutumları değer olarak algılamalarını ve benimsemelerini sağlar. Bu çalışmada edebî eserlere dayalı yapılan karakter eğitiminde kullanılan ahlaki muhakeme yöntemi ve örnek uygulanmasına yer verilmiştir.
Yetenek seviyesi ne olursa olsun, her çocuğun yaşamında müziğe yer vardır. Müzik eğitimi, müzik derslerinin tüm yönleri ile ele alınıp çocuğun bilişsel, duyuşsal ve devinişsel davranışlarının bir bütün olarak gelişmesini amaçlamaktadır. Bu eğitim, çocuğun tüm gelişim alanlarına etki etmektedir. Bu etkiler dikkate alındığında değerler eğitiminin müzik eğitim yoluyla kazandırılması, bu kazanımların kalıcılığını artıracaktır. Müzik eğitimi, amacına uygun olarak işlendiğinde özellikle ilköğretim öğrencilerine verilen mesajlar ve kazandırılması gereken değerler açısından da etkili olacaktır.
Çocuklara anadilimizi doğru kullanmayı, milli değerlerimizi ve vatan sevgisini şarkılar yoluyla öğretme açısından da müzik dersleri önem taşımaktadır. Şiddet eğilimlerinin azalması hatta yok olması, zarar verici davranışlardan uzaklaşma, saygı, sevgi, hoşgörü gibi temel değerlerin kazandırılması; sevgi dolu, millî ve manevi değerlere sahip çıkan Türk gençliği yetiştirme temelinde müziğin ve müzik eğitiminin etkili bir araç olarak kullanılması bu alana katkı sağlayacaktır.
Bu bağlamda, örgün eğitimin temelini oluşturan ilköğretimde verilmeye başlayan müzik eğitiminin değerlerin kazandırılmasında da etkili bir araç olacağı düşünülmektedir.